Tarikat lügatte “gidilecek yol, gidiş, izlenecek usûl” manalarına gelmektedir. Istılah olarak ise “Allah’a vasıl olmak isteyenlere ait âdet, davranış ve hal” demektir
Kur’ân-ı Kerim’de ve hadislerde , müminlerin dünya hayatına ve nefisten doğan süflî zevklere dalmamaları, asıl yurt olan ahirete ve manevi değerlere daha çok önem vermeleri hususundaki kuvvetli vurgu, sûfilerin ahiret hayatını öncelik haline getirmelerine vesile olmuştur.
Tasavvuf ve sûfî kelimesinin kökenine dair farklı görüşler vardır. Kimisine göre dervişler yün (sûf) elbise giydikleri için bu isimle anılmışlardır. Kimisine göre ise camide imamın arkasında ilk sırada, Allah’ın huzurunda ilk safta, durduklarından (saff-ı evvel) bu isim verilmiştir. Bazı âlimlere göre ise Ashâb-ı Suffa’yı kendilerine örnek aldıklarından ve onları dost saydıklarından bu adla anılmışlardır.
Tasavvufun İslam’daki yeri ve önemini anlamak için öncelikle tasavvufun teşekkül tarihini kısaca bilmek gerekmektedir. Tasavvufun doğuş ve teşekkülü, İslam dini bünyesinde sistemleşen diğer ilimlerin durumlarına benzemektedir.