Kur’ân-ı Kerim’de[1] ve hadislerde[2], müminlerin dünya hayatına ve nefisten doğan süflî zevklere dalmamaları, asıl yurt olan ahirete ve manevi değerlere daha çok önem vermeleri hususundaki kuvvetli vurgu, sûfilerin ahiret hayatını öncelik haline getirmelerine vesile olmuştur. Tasavvufun pek çok özelliği vardır. Ahmed er-Rufâî Hazretleri bu özellikleri şöyle sıralar:
Tevhid inancını her türlü şâibeden temizlemek,
Başkalarının ihtiyacını kendi ihtiyacına tercih etmek, diğergâm olmak,
Diğergâmlığı en tabiî alışkanlık haline getirmek,
Mümin kardeşleriyle hüsnü muâşerette bulunmak, hoşça geçinmek,
Dinlemek ve itaat etmek,
Kendi istek ve ihtiyârını terk etmek,
Sür’âtli idrak, kuvvetli muhabbet,
Hâtıra doğan vesveselere bîgâne kalmak,
Allah’a râcî hususlar hâriç çokça sükutkâr olmak,
Kazandığı ve sahip olduğu şeyleri kendinden bilmemek,
Malı, mülkü biriktirip depolamamak, hayırlı işlerde harcamaktır.[3]
Tasavvufun Gayesi: Allah’ı görüyormuşçasına ibadet eden (ihsan sahibi) bir mü’min olabilmek[4], tasavvufun ana gayesini oluşturmuştur. Diğer taraftan kalplerin ancak Allah’ı zikretmekle mutmâin olacağı,[5] Allah-û Teâlâ’nın huzuruna “kalb-i selîm” ile çıkmanın kurtuluş için gerekli olduğu,[6] kalbin iyi olmasıyla diğer organların da iyi olacağı[7] gibi kâidelerin olması; tasavvufî hayatın temeline, Hakk’ı zikretme ve kalbi temizleme amacını yerleştirmiştir. Bu nedenle tasavvufa “ilmü’l-kulûb (kalplerin ilmi)”, sûfilere ise “ehlü’l-kulûb (kalp ehli)” gibi isimler verilmiştir. Öte yandan nefsin terbiyesi, ruhun tasfiyesi, güzel ahlâka ulaşma, varlık konusu, manevi haller ve makamlar; aşk, vecd, istiğrak, sevgi vb. duygular da tasavvuf alanı içerisinde incelikle işlenmektedir.[8]
Ahmed er-Rufâî Hazretleri (ks) tasavvufun gayesini şöyle maddelemiştir:
Ahlâkı güzelleştirmek,
Yüce ve şerefli bir mizaç sahibi olmak,
Yüce-ulvî himmet sahibi olmak[9]
Sonuç olarak tasavvufun gâyesi, insanları ruhî olgunluğa eriştirerek, dünyadan uzaklaştırıp ahlâkî ve derûnî yaşantının en derinlerine daldırmak, sûfiyi iç ve dış dünyası içinde kemâlâtın en yüksek mertebesine ulaştırmaktır.[10]
Tasavvufun İslam’daki Yeri: Tasavvufun İslam’da yerinin olup olmaması meselesine gelince; lafız olarak “Tasavvuf” kelimesi Kur’an’da geçmese de muhtevâ olarak Kur’ân ve sünnette mevcuttur. Tasavvufun tahalluk[11] (eğitim) ve tahakkuk (bilgi) boyutları insanın sorumlu tutulduğu ameller ve haller bütünüdür. Başka bir ifadeyle Allah’a teslim olup kul olmak[12], nefsi tezkiye etmek;[13] “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol”[14] emrine muhatap olup, yüce bir ahlâka ermek,[15] şehvet,[16] servet ve şöhret esâretinden azâd olmak[17] gibi pek çok husus bu sorumluluğun kapsamındadır.[18]
Tasavvuf tecrübeye dayalı bir ilimdir. İmam Gazâlî (k.s) pek çok ilmi araştırdıktan sonra tasavvuf yoluna başvurduğunu şöyle anlatır: “Bu ilimleri araştırıp incelemeyi bitirdikten sonra bütün dikkat ve gayretimle mutasavvıfların yolunu araştırıp incelemeye başladım. İncelemelerim sonunda onların yolunun ancak ilim ve amel ile tamamlandığını gördüm. Onların ilimlerinin özü, nefsin yokuşlarını aşmak ve nefsi kötü huylardan ve çirkin vasıflardan temizlemektir. Böylelikle kalpten Allah’tan başka her şeyi çıkarıp onu Allah’ın zikriyle süslemeyi hedeflemektedir.” “Onların özel hallerine, öğrenmekle değil ancak bizzat yaşayarak insana özgü vasıfları değiştirerek ulaşılabileceğini anladım. Sağlığın ve tokluğun tanımlarını, bunları meydana getiren sebepleri ve bunların şartlarını bilmek ile bizzat sağlıklı ve tok olmak arasında çok büyük fark vardır! Aynı şekilde sarhoşluğun “mideden yükselen buharın düşünme merkezini kaplaması sonucu ortaya çıkan durum” şeklindeki tanımını bilmek ile sarhoş olmak arasında çok fark vardır!”[19]
[1] Bakara 2/200; Âl-i İmrân 3/145; Nisâ 4/77; Hûd 11/15; Ankebût 29/ 64; Şûrâ 42/20.
[2] Buhârî, “Rikâk”, 3; Tirmizi, “Zühd”, 25; İbn Mâce, “Zühd” , 1,6.
[3] Ahmed er-Rufâî, Onların Âlemi, çev. Yaman Arıkan, Altınoluk Yay., İstanbul, 2012, s. 336
[4] Buhârî, “İmân”, 37; Müslim “İmân”, 1.
[5] Râ’d 13/28.
[6] Şuârâ 26/89.
[7] Buhârî, “Îmân”, 39; Müslim, “Müsâkât”, 107.
[8] Reşat Öngören, “Tasavvuf”, DİA, İstanbul 2011, c. 40, s. 119-126.
[9] Ahmed er-Rufâî, Onların Âlemi, çev. Yaman Arıkan, Altınoluk Yay., İstanbul, 2012, s. 335
[10] Necdet Tosun, Derviş Keşkülü Tasavvuf ve Dergâh Kültürü, İstanbul, Erkâm Yay., 2016, s. 28
[11] Tahalluk: ahlâklanma, huy edinme.
[12] Âl-i İmrân 3/ 79.
[13] Şems 91/9; A’lâ 87/14.
[14] Hûd 11/112.
[15] Kâlem 68/4.
[16] Meryem 19/59.
[17] Furkân 25/43; Câsiye 45/23.
[18] H. Kâmil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufî Hayat, s. 14-15
[19] İmam Gazâlî, el-Munkız min’ed-Dalâl-Dalâletten Çıkış Yolu, çev. Osman Arpaçukuru, Beyan Yay., 2017, s. 130-131