Seyyid Ahmed er-Rifa’i (r.a.) 512/1118 yılında, mübarek Receb ayının ilk yarısındaki Perşembe günü, Hüsn köyünde dünyaya gelmiştir. Bu köy, Vâsıut Bölgesi’ne bağlı, Batâ’ih mıntıkasındaki Umm Ubeyde’nin hizasındadır. Vâsıt da Irak’ta meşhur bir bölgedir.13 Kur’ân-ı Kerim’in hıfzını tamamladığında yedi yaşındaydı. 11 Çocuk bırakmadan ölmüştür. 12 Çocuk bırakmadan genç yaşta ölmüştür. 13 Emevîlerin Irak Valisi el-Haccac b. Yusuf es-Sakafî tarafından 83/702’de karargâh olarak kurulmuştur. “Vasıt, Irak’ta Dicle Irmağının batı yakasında, Basra ile Küfe arasındaki bir noktada yer alan ortaçağ kentidir. Özellikle Emeviler döneminde (661-750) İsmi ve Lakabı Babası Sultan Ali, Bağdat’a gitti. Orada 519/1513’de vefat etti ve orada gömüldü. İbni el-Müseyyib burada, insanların toplandığı ve ziyaret ettiği, güzel bir türbe yaptırdı. Ayrıca burası, kendi adıyla bilinen bir mescide de sahiptir. Günümüzde bu türbe ve mescid, Bağdad’da, er-Reşid Caddesi’ndedir. Es-Seyyid Ahmed er-Rıfâî’nin babası öldüğünde onu, dayısı Mansur el-Baz yanına aldı. Oraya yerleşti, onun yetişmesi sorumluluğunu üstlendi. Dayısı onu, eğitimi ve öğretimi için veli ve muhaddis, Vâsıt’lı Şeyh Ali Ebu’l- Fazl’a teslim etti. Bundan önce de babası onu, takva sahibi ve kurrâ, Şeyh Abdu’s-Semi’el-Harbûnî’nin yanına vermişti. Böylece onu, manevî atmosferi bol bir ortamda, mübarek bir ağacın dalı olarak, ilim ve takva muhitinde yetiştiğini görüyoruz. O, Vâsıt Medresesi’nde iken, kendisini çevreleyen her şart onu; ahlakta, ilimde ve bilgide yüksek dereceye yöneltiyordu. Kendisine özenen arkadaşları arasında üstün bir bilgi, parlak bir zekâ ve yetenek ile güzel bir ahlaka sahipti. Bu özelliklerden dolayı, hocası Ali Ebi’l- Fazl el-Vâsıt Camii’nde, Ahmed er-Rıfâî’yi arkadaşlarına örnek gösteriyordu. Amidi el-Vâsitî, Ebi Galib Abdullah b. Mansur ve diğer güvenilir faziletli kimseler gibi hadis ilmini şeyhinden alıyordu. Şeyh Ali Ebu’l-Hasan el-Vâsıti, Hulâsatû’l-İksir’de şöyle bildirmektedir: “Ahmed er-Rıfâî, ilim ve fenleri yirmi sene süresince okudu. Nihayetinde şeyhleri ona başvurdular ve bütün gruplar onun etrafında toplandılar. Bütün bilgileri ve ilimleri öğrendikten önem kazanmıştır. Haccac burada kendisine Kubbetü’t-Hadrâ (Yeşil Kubbe) adlı bir saray ve bir ulu camii inşa ettirdi. İslâm Ansiklopedisi, M.E.B., 1982, c. XIII, s. 222-226. (Çev.) Samarrâî es-Seyyid Ahmed er-Rıfâî ve anlayış derecelerine yükseldikten sonra, Vâsıt’taki muhaddis şeyhi ona, şeriat ilimleri ile tarikat ilimlerini içeren bir icazet verdi. Şeyhi Ebi’l-Fazl Ali eliyle bu tarikat ilimlerini anlayabilme ve zevkini alabilme yolunda büyük bir cehd ‘hırs’ göstererek, gayret etmişti. Ahmed er-Rıfâî değişik alanlarda böyle yüksek bir mertebeye ulaşıp, mesafeler alıp, mücahedeler elde edip, bütün bu dallarda uzmanlaştığında şeyhi ve dayısı olan el-Baz el-Eşeb, ona, tarikat yolunda icazet verdi. Tarikatta ehil olduğunun işareti olarak ona kaftan giydirdi. Sonrada ona, Umm Ubeyde’deki Ensâr Tekkesi’nde oturmasını emretti. Burada, Ahmed er-Rıfâî’nin anne tarafından dedesi Şeyh Yahya en-Neccâri el-Ensâri yatıyordu. Tekkedeki cülûsu, müridlerini davet ve terbiyesi üzerinden henüz bir yıl geçmemişti ki, dayısı Şeyh Mansûr vefat etti
Seyyid Ahmed er-Rifa’i (r.a.) 512/1118 yılında, mübarek
Receb ayının ilk yarısındaki Perşembe günü, Hüsn köyünde
dünyaya gelmiştir. Bu köy, Vâsıut Bölgesi’ne bağlı,
Batâ’ih mıntıkasındaki Umm Ubeyde’nin hizasındadır. Vâsıt
da Irak’ta meşhur bir bölgedir.13 Kur’ân-ı Kerim’in hıfzını
tamamladığında yedi yaşındaydı.
11 Çocuk bırakmadan ölmüştür.
12 Çocuk bırakmadan genç yaşta ölmüştür.
13 Emevîlerin Irak Valisi el-Haccac b. Yusuf es-Sakafî tarafından
83/702’de karargâh olarak kurulmuştur. “Vasıt, Irak’ta Dicle Irmağının
batı yakasında, Basra ile Küfe arasındaki bir noktada yer
alan ortaçağ kentidir. Özellikle Emeviler döneminde (661-750)
İsmi ve Lakabı
Babası Sultan Ali, Bağdat’a gitti. Orada 519/1513’de vefat
etti ve orada gömüldü. İbni el-Müseyyib burada, insanların
toplandığı ve ziyaret ettiği, güzel bir türbe yaptırdı.
Ayrıca burası, kendi adıyla bilinen bir mescide de sahiptir.
Günümüzde bu türbe ve mescid, Bağdad’da, er-Reşid
Caddesi’ndedir. Es-Seyyid Ahmed er-Rıfâî’nin babası öldüğünde
onu, dayısı Mansur el-Baz yanına aldı. Oraya yerleşti,
onun yetişmesi sorumluluğunu üstlendi. Dayısı onu, eğitimi
ve öğretimi için veli ve muhaddis, Vâsıt’lı Şeyh Ali Ebu’l-
Fazl’a teslim etti. Bundan önce de babası onu, takva sahibi
ve kurrâ, Şeyh Abdu’s-Semi’el-Harbûnî’nin yanına vermişti.
Böylece onu, manevî atmosferi bol bir ortamda, mübarek
bir ağacın dalı olarak, ilim ve takva muhitinde yetiştiğini
görüyoruz. O, Vâsıt Medresesi’nde iken, kendisini
çevreleyen her şart onu; ahlakta, ilimde ve bilgide yüksek
dereceye yöneltiyordu. Kendisine özenen arkadaşları arasında
üstün bir bilgi, parlak bir zekâ ve yetenek ile güzel
bir ahlaka sahipti. Bu özelliklerden dolayı, hocası Ali Ebi’l-
Fazl el-Vâsıt Camii’nde, Ahmed er-Rıfâî’yi arkadaşlarına
örnek gösteriyordu. Amidi el-Vâsitî, Ebi Galib Abdullah b.
Mansur ve diğer güvenilir faziletli kimseler gibi hadis ilmini
şeyhinden alıyordu. Şeyh Ali Ebu’l-Hasan el-Vâsıti,
Hulâsatû’l-İksir’de şöyle bildirmektedir:
“Ahmed er-Rıfâî, ilim ve fenleri yirmi sene süresince okudu.
Nihayetinde şeyhleri ona başvurdular ve bütün gruplar onun
etrafında toplandılar. Bütün bilgileri ve ilimleri öğrendikten
önem kazanmıştır. Haccac burada kendisine Kubbetü’t-Hadrâ (Yeşil
Kubbe) adlı bir saray ve bir ulu camii inşa ettirdi. İslâm Ansiklopedisi,
M.E.B., 1982, c. XIII, s. 222-226. (Çev.)
Samarrâî es-Seyyid Ahmed er-Rıfâî
ve anlayış derecelerine yükseldikten sonra, Vâsıt’taki muhaddis
şeyhi ona, şeriat ilimleri ile tarikat ilimlerini içeren bir
icazet verdi. Şeyhi Ebi’l-Fazl Ali eliyle bu tarikat ilimlerini anlayabilme
ve zevkini alabilme yolunda büyük bir cehd ‘hırs’
göstererek, gayret etmişti. Ahmed er-Rıfâî değişik alanlarda
böyle yüksek bir mertebeye ulaşıp, mesafeler alıp, mücahedeler
elde edip, bütün bu dallarda uzmanlaştığında şeyhi ve
dayısı olan el-Baz el-Eşeb, ona, tarikat yolunda icazet verdi.
Tarikatta ehil olduğunun işareti olarak ona kaftan giydirdi.
Sonrada ona, Umm Ubeyde’deki Ensâr Tekkesi’nde oturmasını
emretti. Burada, Ahmed er-Rıfâî’nin anne tarafından dedesi
Şeyh Yahya en-Neccâri el-Ensâri yatıyordu. Tekkedeki
cülûsu, müridlerini davet ve terbiyesi üzerinden henüz bir
yıl geçmemişti ki, dayısı Şeyh Mansûr vefat etti