Zikir, nisyân'ın zıttıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in çeşitli âyetleri mü'minleri Hakk'ı zikre davet eder. Tasavvufun en önemli özelliklerinden olan zikir, kulu gafletten koruyan, manevî bir zırhtır. Kişi ancak zikir sayesinde huzur bulur. Zikre devam eden kimselerin kalbinde dünyâya karşı duyulan rağbet zayıflar ve yerini Allah sevgisine terkeder. Sûfî, Rabb'ini her an zikrederse (hatırlarsa) gönlünde bir ferahlık, kalbinde bir itminan hüküm sürer. Sûfinin seyr ü sülûku zikir sayesinde gerçekleşir. İnsanların yaratılış gayesi olan kesb-i kemâl ve seyr-i cemâle zikir yoluyla ulaşılır. İçtimaî hayâtı çekilmez hâle getiren âmil, insanların mâsivâya karşı olan meyilleridir. Zikre mülâzemet sayesinde sûfinin kalbinde yer alan bir takım dünyevî ihtiraslar kaybolur ve yerini Allah sevgisine terkeder. Samimiyetten uzak, çeşitli menfaatler hayal edilip yapılan veya otomatik bir alışkanlık haline getirilen zikrin, kişiye hiçbir fayda sağlamıyacağı muhakkaktır. Leb zikirde, amma ki gönül fikr-i cihanda Kaldı arada sübha-i mercan mütereddid -Nâbî- Muhammed İkbâl de bu hususta: "Dilinle istediğin kadar" kelime-i tevhîd'i zikret ne fayda? Eğer gönlün ve görüşün müslüman değilse, bu sözlerin hiçbir değeri yoktur[1], demiştir. İnsan ne ile fazla meşgul olursa, bütün düşünce ve dikkatini ona teksif eder. Boş vakitlerim iyi değerlendirmeyen kimselerin kahvehanelerde vs. de vakit geçirmeleri, bu arada iskambil ve tavla oynayanları seyretmeleri, bir müddet sonra onların da bu oyunlara alışmalarına sebep olabilir. Bu ve buna benzer alışkanlıklar, boş vakitleri iyi değerlendireme-menin bir neticesidir. Gençler nefsâniyetlerinin, yaşlılar da alışkanlıklarının esîri olurlar. Tarîkatlerin tatbikat mahalli olan tekkeler, insanların boş vakitlerini değerlendiren, aynı zamanda, kişiyi faydalı bilgilerle donatan yerlerdi. Semâ' (işitmek) yâni hak ve hakikati işitmek ve işitirmektir. Topluca yapılan zikirlerin mahalli olan tekkeler aslî mekânların yanısıra talî bir mekân olarak fertlerin kötü alışkanlıklara yakalanmasını engelleyen mercîlerdi. **** tasavvuf ve tarikatler –dr Selçuk eraydın s-126-127 M. İkbal, Darb-ı Kelim, Ter. A.N. Tarlan, s. 16.
Zikir, nisyân'ın zıttıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in çeşitli âyetleri mü'minleri Hakk'ı zikre davet eder. Tasavvufun en önemli özelliklerinden olan zikir, kulu gafletten koruyan, manevî bir zırhtır. Kişi ancak zikir sayesinde huzur bulur. Zikre devam eden kimselerin kalbinde dünyâya karşı duyulan rağbet zayıflar ve yerini Allah sevgisine terkeder.
Sûfî, Rabb'ini her an zikrederse (hatırlarsa) gönlünde bir ferahlık, kalbinde bir itminan hüküm sürer.
Sûfinin seyr ü sülûku zikir sayesinde gerçekleşir. İnsanların yaratılış gayesi olan kesb-i kemâl ve seyr-i cemâle zikir yoluyla ulaşılır.
İçtimaî hayâtı çekilmez hâle getiren âmil, insanların mâsivâya karşı olan meyilleridir. Zikre mülâzemet sayesinde sûfinin kalbinde yer alan bir takım dünyevî ihtiraslar kaybolur ve yerini Allah sevgisine terkeder. Samimiyetten uzak, çeşitli menfaatler hayal edilip yapılan veya otomatik bir alışkanlık haline getirilen zikrin, kişiye hiçbir fayda sağlamıyacağı muhakkaktır.
Leb zikirde, amma ki gönül fikr-i cihanda
Kaldı arada sübha-i mercan mütereddid
-Nâbî-
Muhammed İkbâl de bu hususta: "Dilinle istediğin kadar" kelime-i tevhîd'i zikret ne fayda? Eğer gönlün ve görüşün müslüman değilse, bu sözlerin hiçbir değeri yoktur[1], demiştir.
İnsan ne ile fazla meşgul olursa, bütün düşünce ve dikkatini ona teksif eder. Boş vakitlerim iyi değerlendirmeyen kimselerin kahvehanelerde vs. de vakit geçirmeleri, bu arada iskambil ve tavla oynayanları seyretmeleri, bir müddet sonra onların da bu oyunlara alışmalarına sebep olabilir. Bu ve buna benzer alışkanlıklar, boş vakitleri iyi değerlendireme-menin bir neticesidir.
Gençler nefsâniyetlerinin, yaşlılar da alışkanlıklarının esîri olurlar. Tarîkatlerin tatbikat mahalli olan tekkeler, insanların boş vakitlerini değerlendiren, aynı zamanda, kişiyi faydalı bilgilerle donatan yerlerdi.
Semâ' (işitmek) yâni hak ve hakikati işitmek ve işitirmektir. Topluca yapılan zikirlerin mahalli olan tekkeler aslî mekânların yanısıra talî bir mekân olarak fertlerin kötü alışkanlıklara yakalanmasını engelleyen mercîlerdi.
**** tasavvuf ve tarikatler –dr Selçuk eraydın s-126-127
M. İkbal, Darb-ı Kelim, Ter. A.N. Tarlan, s. 16.